-
MACİT SOYDAN
Tarih: 12-04-2025 16:41:00
Güncelleme: 12-04-2025 16:41:00
Eskiden sabahların iki tane olmazsa olmazı vardı.
Gazete ve ekmek.
Eğer günlerden pazar ise, evin en ufağı erkenden dışarı çıkar ve önce bir gazete bayii'ne, ardından da taze simit, poğaça ya da sıcacık ekmek için fırına uğrardı.
Evin reisi kahvaltıda gazeteyi açıp okurken bir yandan da çayını yudumlar, diğer fertler ise bir an önce bitirse de sıra bize gelse diye sabırsızlıkla beklerdi.
Baba, siyaset haberlerini, anne sağlık bilgileri ve yemek tarifi veren sayfaları, kız çocuğu moda, müzik, magazin, erkek çocuğu ise spor sayfalarını ve de çizgi romanları adeta yutarcasına resmen ezberlerlerdi.
Gazete okumak bir keyifti. Özellikle o gazete sayfalarını karıştıracaksın, ilk aldığındaki düzen bozulacak, asla eski haline geri getiremeyeceksin. Sonra katlayıp içindeki bulmacayı çözeceksin. İşsizsen iş ilanlarını satır satır takip edeceksin.
Sonra bir kenara istiflayacak ve sobalıysa evin onu tutuşturmak için kullanacaksın.
Bugün bunu okuyanlara bir tuhaf gelebilir bu yazdıklarım ama öyleydi işte.
Şimdi internet gazeteciliği var. Özel haber siteleri ya da gazetelerin bilgisayardan veyahut cep telefonundan okunma devri başladı.
Hele bir de otobüste gazete okumak vardı ki başka bir alemdi. Mutlaka yanındaki de çaktırmadan seninle birlikte sayfalara şöyle bir göz atardı. Hatta bazıları kendisiyle birlikte okumaya çalışan kişiye bittiyse eğer diğer sayfalara geçebileceklerini söylerdi ki filmlere bile konu olmuştu.
Neyse fazla uzatmayayım.
Peki o dönemlerde keyifle okuduğunuz - okuduğumuz bu gazeteler elinize geçmeden önce nasıl hazırlanırdı hiç merak ettiniz mi ? Hele ki yıllaaar, yıllaaar önce. Daha bizleri leyleklerin getirmediği zamanlar : )))
Sene 1953...
Dönemin hızlı muhabirlerinden İbrahim Develioğlu'nun "Biz gazete nasıl çıkar ?" başlıklı yazısına bir göz atalım isterseniz...
"Şu gazete nasıl çıkar, hiç düşündünüz mü ? Belki düşünenleriniz olmuş, belki hiç hatırına getirmiyenler bile bulunmuş. Ama ben size birşeyle anlatayım. Ben ki bu gazeteciliğe üç sene evvelisinden başlamış fakat müsahhilliğinden sekreterliğine, muhabirliğine kadar her tarafından çalışmış, geceleri sabahlara kadar işçilerle uykusuz kalmış, gündüzleri akşamlara kadar haber peşine taban tepmiş bir insanım. Bu işin aslından biraz olsun çakar, bir gazetenin nasıl çıktığını yakından bilirim.
Evvela para lazım gazeteyi basacak matbaayı kurmak veya matbaacıyla anlaşmak için. Parayı verip anlaştıktan sonra mukavele yapmak lazım matbaacı başına bir çorap örmesin diye.
Sonra para lazım kağıt almak için. Gene para lazım çalıştıracağın muhabir, muharrir, yazişleri müdürü, sekreter, muhasip, kapıcı, başmuharrir gibi insanların aylıklarını vermek için. Bunları da bulduk. Gazeteyi satmak için müvezzi lazım. Bu da çok mühim. Bir gazeteyi yaşatacak olan müvezzilerdir. Şu gördüğünüz elinizde tuttuğunuz gazete müvezzilerine çok şeyler borçludur.
O küçük cin gibi çocuklar yok mu bir gazetenin şah damarıdır onlar. Bunları da temin etmek lazım. Ondan sonra ajanslara abone olmak lazım. Bunun için gene para lazım. Diyelim hepsini temin ettik. Her şey hazır elimizde. Başlıyabiliriz işe. Öyleyse hadin bakalım muhabirler atılın şu şehrin göbeğine doğru tarayın etrafı gelin.
Mahkemeye gidin, karakola gidin, kalabalıklara girin çıkın, bakın millet neler konuşuyor. Büyük Millet Meclisi'ndeki müzakereleri takip edin yazın. Maçlara gidin. Sen de başmuharrir efendi, günün meselesi hakkında bir makale döşen. Sen bir fıkra, sen bir hikaye, sen bir röportaj, sen tefrika, sen bilmem ne yaz. Oğlum kapıcı sen de ajansa git.
Eh bugün güzel emirler verdik doğrusu. Bakalım akşama, yahut sabaha, ne çıkacak. Akşama olursa sabah gazetesi çıkarıyorsunuz. Sabaha olursa akşam gazetesi çıkarıyoruz demektir. Diyelim bizimki gibi akşam gazetesi olsun çıkardığınız. Akşamdan direktifleri verdin, sabaha geldin yerine kuruldun.
Yazıişleri müdürüsünüz.
Başlar şuradan buradan patlak vermeye emirler. Ya muhabir söylediğin yere gitmemiştir, ya hikaye yazacak olan sat anasını demiştir. Velhasıl ipin uçlarını biraraya getirememişsindir. Ne yapacaksın ? Gazeteyi çıkarmazlık edemezsin ya. İki ihtimal var. Ya cankurtaran ajans bültenlerini yahutta diğer gazeteleri makaslıyacaksın. Gazeteci milletinin makasları hiç durmadan işler. Neyse yazılar da şöyle böyle tamamlandı.
Gazeteyi basmak lazım şimdi. Senin idare hanen bilmem nerede, basacak matbaa bilmem nerededir. İdarehaneden dizilecek yere koş, yazıları dizdir. Ondan sonra hamallara yüklet sayfaları, bir taraftan da yüreğini al avuçların içine ve bekle ne zaman hamalların ayaklarının dolaşıp sayfaları yere dökeceklerini. Hergün bu böyle yüreğin elinde devam edecektir.
Matbaadan içeri adımlarını attın. Hele şükür. Gazetecilikte hiç kimseyi darıltmayacaksın. Gazete satıcısından tut da matbaa işçilerine kadar herkesi. Müvezzi kızarsa gazeteni satmaz. İşçi kızarsa boş verir, uysal davranır, gazeten geç kalır. Geç kalan gazeteyi de sür denize. Al küllah ver küllah gazeteyi bastın. Paket edip taşraya yollamak şehirdeki satıcılara dağıtmak lazım. Çok uzun işler çok.
Bütün bu yorucu, insanın posasını çıkarıcı işin sonu. "Hiç" Çok insanlar tanırım hepden gazetecilere imrenirler. Yok efendim yok. Siz bakmayın onların öyle gezmelerine hepsinin borcu boyundan aşkındır. Ben tavsiye etmem başkasına gazeteciliği. Ama kendim de bundan başka bir işte rahat edemem. Bu da bir tarafa. Nicelerini gördüm. Ve dinledim.
Bir defasında otobüste gidiyorum bir tarafa, iki kişi konuşuyorlar. Ellerinde bir gazete. Tesadüf işte. Benim bir yazım üzerinde münakaşaya tutuşmuşlar. Münakaşadan sonra biri arkadaşına ne olursa olsun şu gazeteciler mesut paralı insanlar vesselam dedi. Halbuki o anda cebimde metelik yoktu.
Bütün bunları size anlattım. Ama siz gene de bir gazeteye 10 kuruş verip almak istemezsiniz. İstemeyin bakalım. Allah inşallah sizi de bu derde sokar"
Haberimiz böyle bitiyor...
**
İşte elinize alıp okuduğunuz gazetenin uzun yolculuğu bu şekilde.
Neredeyse 24 saat süren bir yolculuk ve koşuşturma.
Boşuna dememişler eskiden gazeteciler için, "Sabah çöpçüyle evden çıkar, gece bekçiyle döner" diye.
Doğrudur. Sabahın kör saatinde işe giderken genelde çöpçülerle karşılaşırsın, gece eve dönerken de bekçilerle. Sizlerden başka kimse yoktur sokaklarda.
Sözün kısası, gazetecilik zor zanaattır...
NOT : Araştırmacı - Yazar Metin Turhan Arşivi'nden alınmıştır...
Nota ve Tınıyla..
macit.soydan@gmail.com
- MÜVEZZİ...
- FREELANCE ÇALIŞMAK...
- NEYSE Kİ HENÜZ BİR SÖZLÜKLERİ YOK...
- MARLON BRANDO'NUN JİLETİ, MARILYN MONROE'NUN GECELİĞİ BURADA....
- Z KUŞAĞI İLE ANLAŞMAK...
- MUTLULUĞUN RESMİNİ FİN'LİLER ÇİZİYOR...
- SENE 1934 - ANKARA'DA BİR BAYRAM SABAHI...
- CHEESE...
- KOLEJ'Lİ KIZ SUNA...
- SÜREYYA'DAN ÇIK, BOMONTİ'YE GİR...
- BÜYÜK HİLMİ...
- DOST...