içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BEŞ BİN LİRA MI ? AAA... UCUZMUŞ, 15 LİRA MI ? OOO... ÇOK PAHALI...

Sene 1959...

 


Ankara Palas'ta düzenlenen bir defiledeyiz bu sefer. 

 


Haber Güneş Tecelli'den, okuması bizlerden... 

 


Mekan : Ankara Palas...

 

 

İstanbul Olgunlaşma Enstitüsü'nün ilkbahar modelleri defilesi neredeyse başlayacak. Salon güzel hanımlarla dolu. Birbirinden şık, birbirinden zarif elbiseler. Adeta enstitüye rekabet için toplanmışlar. 

 


Ankara sosyetesi tam kadro burada. 

 


Berrin Menderes, yanındaki koltukta Neriman Ağaoğlu, Harika Yardımcı, Suat Uras, Mehfaret Ertuğ, Türkan Ayral, Fecriye Turat, Zehra Kıpçak, Necla Sürenkök, Aygen Toygarlı. 

 


Şehrin kalabalık bulvarlarında başları dik, üzerlerine saplanan nazarları umursamaz pozlarda salına salına gezinen bazı genç kızlarımız da burada. 

 


Lakin öylesine renklenmişlerdi ki sanki boya fıçısına düşmüşler. Mor kalemler, pembe tozlar, kırmızı rujlar altında yüzlerini çok zor fark edebiliyorsunuz. Bana göre yaşlarına göre oldukça abartılı bir makyaj... 

 


Defile başlayınca fiskoslar, karşılıklı gülüşmeler, karşılıklı imalı bakışmalar, manalı manalı işaretler kesildi. 

 

 

Olgunlaşma Enstitüsü'ne mensup birbirinden güzel ve havalı dört manken Ankaralılara 1958 yılında gerçekleşen Brüksel Enternasyonal Fuarı için hazırlanan koleksiyondan parçalar takdim etmeye başladılar  ettiler. 

 


Bu arada hanımların gözleri bir yandan elbiseleri incelerken, selvi boylu mankenlere kıskanç bakışlar atmayı da ihmal etmiyordu. 

 


Kırkbir parçalık elbise geçidi sona erince salonun sol köşesinde kıpırdaşmalar oldu. Beğenilen elbiseler satışa çıkmıştı. 

 


Herkes bir anda oraya koşuşturmaya başladı. Sanırsınız ki elbiseler bitecek. 

 


Yeşil şapkalı bir hanım, hardal sarısı döpiyese 1200 lira verdi. 

 


Kulakları, gerdanı, bilekleri, parmakları ışıl ışıl yanan başka bir hanım, beyaz saten düşeş gece elbisesinin fiyatı ne kadar diye sordu. 

 


"5000" dediler. Cevap müşteriyi memnun etti. "Zannettiğim kadar pahalı değilmiş" dedi. 

 


Başkası da Güzel İstanbul adlı beyaz saten gece ceketine bitmiş. 

 


"Sekiz bin liraymış kardeş. Akşam söylerim. Çok beğendim onu bana al diye. Razı edersem ne ala. Razı edemezsem beyaz etek, kırmızı bluzu alacağım. Ucuz o. 2000 liraymış."

 


Elbiseler kapanın elinde kaldı desem yalan söylemiş olmam. Çok azı etiket fiyatına dikkat ediyordu. Çoğunluk harcanan parayı hiç de önemsemiş görünmüyordu. Cüzdanı şişkin eşler  sağolsun. 

 


Foto muhabirimizin çekimleri bittikten sonra biraz ikramlardan atıştırdık ve yola revan olma vaktinin geldiğini fark edince de salondan ayrılmaya karar verdik. 

 


Biz çıkarken  içeride hala yoğun bir alışveriş ve pazarlık devam ediyordu.  

 


Vakit hayli ilerlemişti. Alışverişin en hararetli zamanında Ankara Palas'tan ayrıldık. 

 


Adamın biri kaldırıma gazete sermiş. Üzerine de renk, renk nesneler dökmüş. Avazı çıktığı kadar bağırıyor. 

 


"Seç, seç al"

 


Başı örtülü yaşlı bir teyze yanaştı. 

 


O ne evladım ? 

 


Hanımlara yazlık ceket teyzeciğim. 

 


Kaça ?

 


15 lira.

 


Aaa. 15 çok ayol. 10 lira vereyim. 

 


Olmaz teyze. Valla billa kurtarmaz. 

 


Peki evladım. Sen bilirsin. 

 


Kadın yürüdü gitti. 

 


Şöyle bir düşündüm. İçeride 5.000 liraya ucuz diyen şık bir hanımefendi, dışarıda 15 liraya pahalı diyen bir teyze... 

 


Bindik araca ve gazeteye doğru yola çıktık... 

 


NOT : Metin Turhan Arşivi'nden alınmıştır...

 

 

Nota ve tınıyla... 

 

 

macit.soydan@gmail.com

Bu yazı 4582 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum