içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

HAYIR! HAYIRSEVERLİK BU DEĞİL

‘Türkiye’nin evladımız Narin’in cansız bedenine ulaşıldı…’

Bazı basın-yayın organları, bu başlığı, bilgisayar ana sayfalarındaki bir ‘Word Dosyası’nda hazır tutarlar…

Çünkü bilirler ki; benzer bir olay en çok bir ay içinde  bir kez daha yaşanacak; başlık saklı tutulur, zamanı geldiğinde; sadece isim kısmı değişir…

Bu kez Narin’di, önceki vakada Ali, Aşye, Fatma, Sümeyye, Can; bör öncekinde ise Veli, Kısmet, İsmet, Şekip, Vahap, Aynur, Nuray, Nurhan, Canan…

Önce ‘Can’ sonra ‘Canan’ kavramını atasözlerine dahi sokmuş bir millet olarak: başımıza gelene dek, sadece haberlerden takip ederiz yaşananları, post-modern çağın getirisi olarak da, sosyel medyada içeriğe uygun emojilerle ile süslü  bir tepki yazısı ve paylaştık mı; ‘Duyarlı Vatandaş’ olduk bile…

****************

Ana konuya geçmeden, şu klasik başlığı bir masaya yatıralım…
 
‘Türkiye’nin evladımız ‘………’ın cansız bedenine ulaşıldı…’…

Peki, , ‘……’nın çantasına ulaşıldı, hatıra defterine ulaşıldı, terliklerine ulaşıldı, montuna ulaşıldı; gibi; ‘Cansız Bedenine Ulaşıldı’ kavramı nasıl aynı tutulur; yani beden cansız olunca, cansız bir eşya gibi kıymetsiz mi oluyor; bu ne aşağılıkça bir başlıktır yahu…

Neyse…

******************

Narin’i kaybettik maalesef; keşke son olsa ama maalesef son olmayacağı aşikâr…

Çünkü bizde unutulmuşluk var; bir çocuk, bir can doğuyor; şayet büyük bir kentte ya da en kötü olasılıkla ilçede filân değilsen; devlet de, millet de seni ancak kimlik kartını çıkartırken hatırlıyor…

Yoksa yoksun…

Geçtim Diyarbakır’ı, Mardin’i, Ağrı’yı, Ardahan’ı, Kars’ı, Siirt’i; arkadaş Ankara’da, hattâ istanbul’un bile uç ilçelerindeki köylerde bile insanlar unutulmuş, doğru dürüst ilgi ve alâka yok…

Yoklar, yoksunuz…

 

Çünkü, ne doğru dürüst bir eğitim, ne de doğru dürüst bir eğitim yuvası var; yukarıda da belirttiğim gibi; sadece Amasya, Şanlıurfa, Bingöl, Bitlis, Muş, Karabük, Sivas değil; İstanbul ve Ankara’nın ücra semtlerinde dahi eğitim yuvası sayısı çok ama çok az…

 

Yani o zaman, ‘Madem devletimizin imkânları kısıtlı, okulumu kendim inşa edeyim’ desen de katılacak adam bulamazsın…

hali hazırda inşaatı devam eden camiler için, 48 bin 322 tane cami yaptırma derneği varmış aktif olarak faaliyette olan…

Okul yaptırma derneği sayısı; ‘Sıfır’, sen yapmak istedin de devlet engel mi oldu; engel olmaz ama yok işte..

Neyse…

******************

İişm icabı Ankara başta olmak üzere, haftada hiç değilse, Türkiye’nin dört bir yanında kongrelere, konferanslara, sempozyumlara katılıyorum…

her biri, maliyeti en az 300 bin tL’lik etkinlikler; o etkinlik şaeyt beş yıldızlı otellerde düzenlenmişse; rakam iki misline çıkıyor, en az iki misline…

Tabii çoğu da en az 20-30 sponsorlarla karşılanıyor…

Kim bu sponsorlar; hayır verecek imkânları bol (!) olsun, hayırsever işadamları…

Bol olsun da kardeşim…

Aslında tek amacı kara para aklayarak vergiden düşürmek olan bu tip sponsorlukları; ne olur Anadolu’nun her köşesindeki köyler için, kasabalar için kullanın…

Oralara okul yaptırın; bırakın konferanslar beş yıldızlı otel yerine, otoparklarda yapılsın, misafirhanelerde yapılsın; bırakın o kongre, konferans kokteyllerinde zıkkımlanan bizler; karides, şarap, votka içmeyelim de; su içelim; yeter ki geleceğimiz kurtulsun, yeter ki  geleceğimiz korunsun…

Yeter ki Narin, yiten son canımız olsun…

Yeter ki asil Türk Milleti, gerçek ilimle, gerçek bilimle yetişsin…

Bu yazı 1564 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum