içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

BUKOWSKI VE MEAT KUŞAĞI - 2


Charles Bukowski, Meat kuşağının kurucusu ve isim babasıdır. Onun gibi yazan yazar ve şairlere bu ismi vermiştir. 

 


Can alıcı konularda yazdıkları için bu adı alan “Meat” şairleri Charles Bukowski ve Douglas Blazek ile başlamış ve teksir devrimi sayesinde popülaritesi hızla artmıştır.

 

 

Meat şairleri için hiçbir şey kutsal değildir. Şiir her şeyden oluşur. Erotizm, küfür, uyuşturucu, ırk, hapishane, hepsi aynıdır. Her şey ama her şey şiir sayılır. Bukowski önderliğindeki Meat şairlerinin amacı şiir dilini “gevşetmek”tir.  İçerik biçimden önce gelir. 

 


Görüldüğü gibi Bukowski yaşadığı hayatı yazılarına şiirlerine yansıtmıştı. Bunun yanı sıra yazarlar için önemli olan tecrübe ve birikimi sağlaması Bukowski’yi ayrıcalıklı bir yere koyuyordu. İlk şiirlerini otuz beş yaşında yazması, onun yazarlık adına bazı şeyleri sağlam bir temele yansıttığını gösterir.

 


Bukowski, sıradanlığın yanında itilmiş insanları, serserileri, delileri de anlatmıştır. Ayrıca şiirinde hep kendisinin yaşadığını görürüz.

 


Bukowski’nin sıradanlığı anlatan şiirleri:

 

trafik, duygu meselesi, karanlığa girmek ve çıkmak, tuhaf bir gün sabahlar, arabamı yıkattım, satış yok, hipodromun otopark görevlisi dostum, ilerleme, kentsel savaş, rahmetli olmuş bir jokeyin anısına, santiogo’lu çocuk, olasılıkların parıltısı.

 

Charles Bukowski ve Meat Kuşağı Kitabı >> %34 İndirim

 


Bu şiirler arasında üzerinde duracağımız ilk şiir o sabahlar şiiridir. Bukowski bu şiirinde sıçanlardan bahseder. 

 


…New Orleans sıçanlarını/birkaç iri sıçan mutlaka olurdu…/sonunda helanın kapısı açılır kiracılardan biri dışarı çıkardı/ve sıçanlardan daha berbat görünürdü..

 


Bir insanın sıçandan daha berbat görünmesi Bukowski’nin okuyucusuna bunu sunması sınırları ne kadar zorladığının bir göstergesidir. Çünkü Bukowski olanı olduğu gibi anlatmayı tercih eder ve bunu yaparken sanatsal bir kaygı duymaz.  Mesela "Olasılıkların Parıltısı" şiirinde birkaç haftadır görmediği bir otopark görevlisinden bahseder.

 


Otopark görevlisi Bobby komik/çocuktu, nüktedan, güleç/kendine özgü, başkalarını güldürmekte başarılı/canım sıkkın olduğunda moralimi yükseltirdi/üç hafta görmedim onu, diğer/ görevlilere sordum, kimi bilmiyordu/kimi uyduruyordu.


 

Yanına gittim, beni/tanımış gibi geldi bana/”buraya gelirken trafik anamı ağlattı, üç saatte gelebildim! Dedi/ gülmüyordu, kilo almıştı/birden kemerinin tokası/ açıktı bağladım/tokasını üç günlük sakal vardı yüzünde saçları/kırlaşmış yüzü kırışmıştı/yirmi yıl yitirmişti üç haftada...

 

 

Bukowski’nin sıradan insanı anlattığı diğer bir şiiri ise Satış yok’tur. Burada ağaç satan Ed anlatılır. Bukowski olayın içindedir ve hatta Ed’e yardım eder. Ve bu yardımı karşılığında bir içki bile alır.

 


Hipodromun otopark görevlisi dostum şiirinde ise Bukowski, Frank adında bir otopark görevlisinden ve aralarındaki diyalogdan bahseder. 

 


Charles Bukowski'nin aşk ve kadın konulu şiirleri.. 

 

 

karanlığa girmek ve çıkmak, harikulade gözlü adam, 21.yüzyıla doğru ilerlerken, her dakika bir kahkaha, kaya parçası, arabamı yıkattım, hatalı, itiraf,  Edward Sbragia, kafeste gezinti, bitik, hastalık, ilerleme, siyah-beyaz şipşak fotoğraf misali acı.

 


Bukowski şiirinde aşk ve kadın konusunda iki farklı yol izlemiştir diyebiliriz. Bu yollar: 1-Karısından bahsettiği şiir 2-diğer kadınlar şeklinde ayırabiliriz. Buradaki diğer kadınlar karşılaştığı herhangi bir kadın olarak karşımıza çıkmaktadır.

 


Bukowski bir başka şiirinde ise kavga eden, hayatın içinden bir serseri olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda sözünü hiçbir şekilde sakınmayan biridir. İlk iş ilk günü şiirinde pasifik demiryolu sendikası’nda yaşanan bir olay anlatılır ve iki kişinin kavgası konu edinir.

 


Pasifik Demiryolu Sendikası’nda liseye/ yeniden başlamıştım sanki/ çakıl döşeli patikada/ ustabaşına doğru yürürken beni bekliyorlardı/ 3 kişi yoluma dikilmişti/ (tanrım, sonu yok mu? Tekrar tekrar aynı şey ne zaman bitecek?)/ ben ustabaşına doğru yürürken / yoluma dikilmiş bekliyorlardı/ “yeni işçi, öyle mi?” dedi ufak tefek olan sırıtarak/ sonra da hayalarını sıvazladı/ “bu da ne demek oluyor? Diye sordum”/ “ne diyon, lan” dedi öteki, “ belanı mı arıyon?”/ bir numara lider arkaya taradığı yağlı saçlarıyla/ ikisinin arasında duruyordu kollarını iki yanına/ açmış yüzümü ve gözlerimi paralamayı/  bekleyen parmaklarında yüzükler/ aptal ve tehlikeli biçimde yakışıklıydı bir numara/ yetişkin bir erkek sayılırdı/  kadın düzmüşlüğü de vardı muhtemelen/ siyah saçları ve siyah ayakkabıları/ parıldıyordu sabah güneşinde.

 

bukowski - arama sonuçları - Sayfa 3

 


bir başka şiirde işe yeni başlayan bir adamın iştekilerle yaşadıkları olaylar anlatılır ve bir dalaşma başlar.

 


hey göt” dedi “s.ktir git”/ baktım ona sonra diğer ikisine ve/ içimden üçünü de öldürmeye çalışmaktan/ başka çare yok galiba diye geçirdim/… Üzerlerine yüründüğümde ustabaşı bağırdı: “HEY, KESİN DALAŞMAYI”/ … Ustabaşı yanımıza gelip Pasifik Demiryolu Sendikası’nda/ bu tür şeylere müsamaha gösterilmediğine dair bir nutuk çekti bize/… Kabadayılık taslayanların genellikle fos çıktıklarını öğrenmiştim nihayet.

 


İki dayı şiirinde ise Bukowski ’deki argoyu görüyoruz. Dayı kelimesinin kabadayı anlamında kullanılması buna örnek olarak verebiliriz.

 


Los Angeles Şehir Koleji’nin iki dayısı vardı/ biri bendim öteki Jed Anderson...

 

 

Görüldüğü gibi Bukowski şiirinde müstehcenlik, argo ve küfürü kullanırken hiçbir şekilde çekinmemiştir. Şiirinin karakteristik bir unsuru olarak karşımıza çıkmıştır.

 


Bukowski sigara, şarap, puro gibi kavramları da şiirlerinde sıkça işlemiştir. 

 


Bukowski’nin şiirindeki sigara, içki, puro geçen şiirleri ise: 

 

 

iki dayı, alman dostum, günümüzün en büyük aktörü, ustura gibi günler sıçanlı geceler, harikulade gözlü adam, tuhaf bir gün, Menekşe ve zambak, yüreğin kartalı, 21.yüzyıla doğru ilerlerken, her dakika bir kahkaha, selam Hamsun, purolarımı içiyor ölüm, çelik perde, aids’den önce, kaya parçası, akşam yemeği 1933, mavi kuş, yedekler, satış yok, Edward sbragia, soru ve cevap,”d”,profesyonel,, hayat ölüm aşk sanat, kelam, striptizcim, uzun ve hazin bir öykü, kaldırma teşebbüsü, şu gecelerden biri, parası iyi, başarısızlığım, artık biliyorsunuz duvarı neden öptüğümüzü, san pedro kasabasına taşındım, öfke duy san pedroya, ah genç olmak 1942’de, şarap nabzı.

 


Günümüzün en büyük aktörü şiirinde ise Bukowski bir aktörün neler yaşadığını anlatır.

 


O ve arkadaşlarının yemek yedikten sonra genellikle yaptıkları/ (soğuk bir gece ise) birkaç içki içip senaryolarının sayfalarını/ şöminenin ateşinde yakıp seyretmek/ ya da yemekten sonra(sıcak gecelerde) birkaç içki içip/ buzluktan çıkardıkları sayfaları/ aşağıdaki uçsuz bucaksız vadiye uçan daire gibi fırlatmak/yemek içmek ve herkes gibi ölümü beklemek için bol bol zaman...

 

 


Bukowski'de içmenin yanı sıra müzik dinlemek ayrı bir yere sahip çünkü her içtiğinde radyoda bir şeylerin çaldığından bahsediyor ya da bir şeyler dinlediğinden bu bazen bir klasik müzik bazense o an neye denk gelmişse o oluyor.

 


Bukowski’nin birçok şiirinin hikâye inceler gibi incelediğimizde teknik açıdan bir sorunla karşılaşmayacağımızı görüyoruz.

 


Bukowski tabii ki iki günlük köşe yazısına sığmayacak kadar ilginç bir hayat yaşamıştır. Bu yüzden  daha iyi tanımak için bir kaç kitabını alıp okumakta fayda var diyorum... 

 

 

Nota ve Tınıyla... 

 

macit.soydan@gmail.com

 

 

Bu yazı 2291 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum