içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

ARABA SEVDASI VE KOLTUK...


Günümüzde koltuğa bir kez oturan o koltuktan ayrılmamak için elinden ne gelirse yapmakta ve koltuk ile sahibi arasında çok kuvvetli bir bağ oluşmaktadır.


Bu bir dernek başkanlığı, site yöneticiliği, parti başkanlığı ya da şirket yöneticiliği olsun, insanlar sanki koltuğa yapışmaktadır.

 

Koltuk Sevdası - Bizim Anadolu

 

Kitaplarla arası iyi olanlar "Araba Sevdası" isimli romanı iyi bilirler. 


Recaizade Mahmut Ekrem tarafından kaleme alınan roman, dönemin şartlarını, kültürel hayatını ve toplumsal durumunu yansıtıyor.


Edebiyat tarihimizde ilk realist roman özelliği taşıyan eserde temel olarak yabancı hayranlığı, dış görünüşe önem vermeyi, maddiyatçılığı, önyargılı davranmayı ve buna benzer çok sayıda konuya yer veriyor. Bu yönleriyle roman, dönemin anlayışını yansıtıyor denilebilir.


Günümüzde ve uzun bir süredir de çoğumuzun dilinden düşürmediği, zaman zaman da söylemlerimizde yer verdiğimiz bir ifade biçimi var:

 

Koltuk Sevdası.


Araba Sevdası’nda yabancı hayranlığı, dış görünüşe önem verme ve aldanma belki baskın çıkıyor olsa da akla Koltuk Sevdası ifadesi ve anlamıyla ortak noktaları var mıdır sorusunu getiriyor.


Koltuk Sevdası ve topluma yansıttığı algı yönünden ortak noktaları olabilir diye düşünüyorum. Koltuğun yani makamın insanlardaki algısı ve o koltukta oturanlarda oluşan düşünce ve algı ile Araba Sevdası’ndaki yabancı hayranlığı, dış görünüşe önem verme ve benzeri yönler birbiriyle paralel gibi görünüyor.


Yabancı hayranlığında bilirsiniz, hayranlıktan öteye geçememeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bahse konu olan yabancının, meziyetlerini, kültürünü, hayatını, yaşam biçimini, tarihini ve değerlerini, medeniyetini, tarihsel gelişimini ve şartlarını gözetmeden, hayranlık besliyor ve sorgulamadan birçok hususu kendimize adapte etmeye çalışıyoruz. Haliyle bu da bir eğretiliğe yol açıyor. 


Koltuk Sevdası’nda da benzer durum yok mudur sizce de? O koltuğa gelenler, makama ulaşanlar, oturdukları koltuğun temsiliyetini ve bir süre sonra başka birine devredeceklerini/devretmeleri gerektiğini unutarak görevlerini sürdürmüyorlar mı? Bütün makam sahiplerini kastetmiyoruz ve zan altında bırakmıyoruz, üzerine alınması gerekenler görevini suiistimal edenlerdir.

 

Kimi makam sahipleri, vatandaşına hizmet ettiğini unutuyor, koltuğuna duyduğu hayranlık ve kendisine gösterilen ilgive beraberinde getirdiği şöhretin sarhoşluğuyla, ebedi bir Koltuk Sevdası’na kapılabiliyor. Oysa biliyor ki makam da mevki de ömür de geçici. Lakin farkına varmak istemiyor.

 

ARABA SEVDASI Recaizade Mahmut Ekrem" - Free stories online.books  for kids | StoryJumper


Vatandaşına üstten bakabilenler dahi çıkabiliyor aralarında. Maaşını nereden aldığını nasıl aldığını unutuyor. Toplumunun değerlerine yabancılaşabiliyor tıpkı yabancı hayranlığında olduğu gibi…


Kötü örneklere aldanıp bir makama Koltuk Sevdası’na ulaşmak isteyenler de, o koltuğa eriştiklerinde aynı şeyleri yapmak istiyorlar. Çünkü o kudrete eriştiklerinde yapabileceklerinin yarattığı cazibe, Koltuk Sevdası döngüsünü besliyor.


“O şucudur aman laf söylenmez” deniyor, “şurada adamları vardır aman dokunmayalım” deniyor…


Baskın çoğunluk da bu algıları değiştirmek istemiyor sanki çünkü koltuklar yaşamaya devam edecek, koltuklara erişmek isteyenler de dün olduğu gibi yarın da olmaya devam edecek. Tıpkı Araba Sevdası döneminin insan tiplerinin günümüzde de var olduğu gibi…

 

Nota ve Tınıyla...

 

macit.soydan@gmail.com

 

Bu yazı 3735 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum