içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Gırgır Giren Eve Girmez Deve - 2

Gırgır Giren Eve Girmez Deve - 2 
Mizah ile muhalefet ilkçağlardan bu yana güçlü bir ilişki içerisinde olmuşlardır. Eski çağlardan beri orta ve alt sınıfların eğlenme biçimlerinden olan mizah, aynı zamanda bu sınıflar için kendini ifade etme, muhalefet ve eleştirme yöntemidir. Mizah, toplumsal muhalefeti en iyi ifade etme yollarından biri olarak da karşımıza çıkar. 
Sadece baskıcı toplumlarda değil, bütün toplum ve yönetim türlerinde mizah vardır ve iktidarla sürekli mücadele halindedir. Yalnızca siyasi iktidar değil, yaşamın her alanındaki iktidar biçimleri mizahın ters yüz edici etkisine maruz kalırlar.
Mizah aynı zamanda söylenmek istenen, ancak açıkça ifade edilemeyen düşünceleri üstü kapalı şekilde dile getirmek için en etkili yollardandır. Yalnızca insan davranışlarını, toplumsal olguları eleştirmekle kalmaz aynı zamanda toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunur. Diğer bir deyişle mizah, toplumun eğitiminde önemli bir paya sahiptir. Mizah, insanların birçok olaydan haberdar olmalarına da yardımcı olup, haklarını nasıl savunacakları konusunda yol gösterici rol üstlenir. 
Oldukça zengin bir çeşitliliğe sahip olan Türk mizah yayıncılığı yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Türkiye'nin gerçek anlamda ilk mizah dergisi sayılan "Diyojen" 23 Aralık 1869'da İstanbul'da yayımlanmaya başlamıştı. Adını ikibinbeşyüz yıl kadar önce Sinop'ta doğmuş çileci düşünür Diyojen (Diogenes)'den alan derginin sloganı da onunkiyle aynıydı: "Gölge etme başka ihsan istemem". 
Toplumsal değerlerin birçoğunu umursamayan, alaycı ve kötümser (Kinik) bir felsefeci olan Diyojen'in görüşlerini ve eleştiri anlayışını o günün Osmanlı toplumuna uyarlayan ve ciddi bir muhalefet yapan dergi haliyle birçok kez kapatılmıştı. Teodor Kasap adlı Ermeni kökenli bir Osmanlı vatandaşı tarafından kurulan ve kadrosunda Namık Kemal gibi yazarların da bulunduğu dergi haftada üç gün yayımlanıyordu ve Türkçeden önce bir süre Fransızca, Rumca ve Ermenice olarak da basılmıştı.
Birkaç yıl içerisinde "Diyojen"i "Hayâl" (1873), "Çıngıraklı Tatar" (1873), "Kahkaha" (1875) ve "Çaylak" (1876) gibi dergiler takip etti. Ancak 1876'da II. Abdülhamit tahta çıktıktan sonra sertleşen rejim bu tür dergilere izin vermedi. Diyojen ve benzeri birçok taşlama ve mizah dergisi de İstanbul dışına taşınmak zorunda kaldı. Kahire, Londra ve Cenevre gibi merkezlerde hazırlanıp basılan dergiler İstanbul’a el altından gizlice sokulup dağıtılıyordu.
1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanı üzerine İmparatorlukta esen özgürlük rüzgârlarıyla birlikte mizah dergilerinin sayısında bir patlama yaşanmıştı. Kimisi bir sayı çıkıp kapanan, kimisi üç beş sayı dayanabilen, bazıları da daha uzun ömürlü, en ünlüleri ve önemli olanları "Kalem" (1908), "Karagöz", (1908) ve "Cem" (1910) dergileriydi. 
1919 ilâ 1923 yılları arasını kapsayan Millî Mücadele yıllarının önemli dergileri arasında ise "Diken" (1908), "Güleryüz" (1921), "Aydede" (1922) ve "Akbaba" (1922) sayılabilir. "Diken" ve "Güleryüz"ü Sedat Simavi, "Aydede"yi Refik Halit Karay, "Akbaba"yı ise Yusuf Ziya Ortaç çıkarmıştı. Bir dönem kapanıp Cumhuriyet döneminde de yeni harflerle çıkmayı sürdüren "Akbaba" 1977'de kapandığında kesintilerle de olsa 55 yıl yayın hayatını sürdürerek Türkiye'nin en uzun ömürlü mizah dergisi olma unvanını kazanmıştı.
"Akbaba" Cumhuriyet döneminde de fazlaca bir muhalefet yapmadan yayınını sürdürürken 1947'de Marko Paşa yayımlanmaya başladı. Yazarları ve çizerleri arasında Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Mim Uykusuz'un da bulunduğu dergi tek parti hükûmetine karşı alışılmadık bir biçimde sert muhalefet yapıyordu ve haliyle defalarca kapatıldı ve yazarları içeriye atıldı. Ancak dergi her kapatıldığında başka bir adla yeniden çıkıyordu. "Marko Paşa"nın devamı olan dergiler arasında "Malum Paşa", "Merhum Paşa", "Bizim Paşa", "Yedi Sekiz Paşa", "Ali Baba" ve "Öküz Mehmet Paşa" sayılabilir.
"Tef" (1954) ve İlhan Selçuk'un kurduğu "Dolmuş" (1956) "Akbaba" ekolünün tam tersi bir yayın politikası izleyerek çıkmaya başlamışlardı. Hem çizgilerde farklılaşmaların, hem de konularda bir çeşitlenmenin görüldüğü bu dönemde mizah daha toplumcu bir çizgide sürdürülmüştür. Söz konusu bu iki derginin bir özelliği de Turhan Selçuk, Ferruh Doğan, Ali Ulvi Ersoy, Tonguç, Oğuz Aral, Eflatun Nuri, Mıstık, Sinan Bıçakçıoğlu ve Bedii Faik gibi ileride Türk mizahına damga vuracak birçok çizer ve yazarın ilk çalışmalarına yer vermiş olmasıdır.
Devam edecek... 
Işık ve Sevgiyle...
macit.soydan@gmail.com

 

Bu yazı 3360 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum