içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

SİNDRELLA KOMPLEKSİ...
 
 
Psikoloji literatüründe Andromeda (Sindrella Kompleksi); içinde bulunduğu zor koşullardan ve kendisini bağlayan sorumluluklardan uzaklaşmak için, karşısına çıkan ilk erkeğin etkileyici sözlerine inanarak hayatlarını mutlu geçirme hayalleri kuran kadınları tanımlamak için kullanmaktadır.
 
 
Neredeyse tüm kadınların bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde “Andromeda Kompleksi” yaşadıklarını ileri sürmek mümkündür. Bu kompleks; kadınların tüm yaşamlarını kısıtlamakta, yaşamdan aldıkları doyumu azaltmakta, ilişkilerinin sınırlarını belirlemekte, zorluklarla savaşmak yerine yaşamlarını bir erkek tarafından kurtarılmayı bekleyerek geçirmeleri ve evlenmiş olmak için evlenmeleri sonucunu doğurmaktadır.
 
 
Sindrella Kompleksi | Terapi Evreni
 
 
Mitoloji literatüründe Andromeda, Aithiopia Kralı Kepheus ile Kassiepeia’nın kızıdır. Andromeda’nın güzel ve kibirli olan annesi Kassiepeia, tüm Nereus kızlarından daha güzel olmakla övündüğü için Nereus kızları tarafından Deniz Tanrısı Poseidon’a şikayet edilmiştir. Bunun üzerine Tanrı, Aithiopia’ya korkunç bir ejder göndererek tüm ülkeyi birbirine katmıştır.
 
 
İçine düştüğü kötü durumdan kurtulmak isteyen ve kahine başvuran kral, tek çözümün kızını ejdere kurban etmesi olduğunu öğrenmiştir. Çaresizliği ve halk tarafından da zorlanması, kralın kızını ejder tarafından yenmek üzere bir kayaya bağlamasına neden olmuştur. 
 
 
Ancak canavar Andromeda’yı parçalamak üzereyken, Pegasus -kanatlı at- üzerinde gökyüzünde dolaşan Perseus yere inmiş ve canavar Gorgo’yu öldürmüştür. Kayaya bağlı güzel Andromeda’yı gören Perseus, ona aşık olmuş ve kralın da izniyle onunla evlenmiştir.
 
Andromeda: The Legendary Princess Of Greek Mythology
 
 
Andromeda ile sözlü olan ve aynı zamanda amcası olan Phineus, adamlarını toplayarak düğün gecesi Perseus’a saldırsa da, Gorgo’nun kafasını kendilerine doğru tutan Perseus tarafından adamlarıyla birlikte taşa dönüştürülmüştür. Tüm bunların sonucundaysa Andromeda, kendisini tüm bağlarından ve güçlerden kurtaran Perseus ile uzun ve mutlu bir ömür geçirmiştir.
 
 
Bu bağlamda kadınların yetişme tarzlarına ilişkin her şeyin, onlara bir başkasının parçası olacaklarının, ölene dek mutlu evlilikle korunacaklarının, destekleneceklerinin ve dibe vurmaktan kurtulacaklarının altını çizdiğini ifade eden dünyaca ünlü kadın yazar Collette Dowling, Andromeda Kompleksi’ne paralel bu durumu bir masal kahramanı olan Sindrella aracılığıyla açıklamaktadır.
 
 
“Kadını, aklını ve yaratıcılığını tam olarak kullanmaktan alıkoyan ve büyük ölçüde bastırılmış tutum ve korkulardan oluşan olgu, “Sindrella Kompleksi” olarak tanımlanabilmektedir. Sindrella gibi günümüz kadını da hala dışarıdan bir seylerin kendi yaşamını dönüştürmesi beklentisi içindedir”.
 
Yazar kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı ’Sindrella Kompleksi’ :Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu’ isimli kitabında;  aşağıdaki şu ifadelere yer vermiştir ; 
 
 
Sindrella Kompleksi (Collette Dowling) Fiyatı, Yorumları, Satın Al -  Kitapyurdu.com
 
“1971 yılında, zamanın militanlığı boşanma modasına uyarak kocamı terk ettim. Bir çok eşin yaptığı bir şeydi. Bir yıl içinde, tanıdığım kadınların yarısı evliliklerini sonlandırmış ve yollarına yalnız devam ediyorlardı: para kazanmak, faturaları ödemek, yeni sosyal yaşamlar yaratmak vb…Beş yıl sonra, söz verdiğimiz ilk günlerin kararlılığı gitti ve bağımsız olarak yaşamanın gerçekleri ezici bir şekilde görünmeye başladı. Kadınlar için daha büyük fırsatları yasamaya yönelik politik baskı başarılı olsa da, çoğumuz öz yeterliliğin iç psikolojik taleplerini yerine getirmeye henüz hazır olmadığımızı tespit ettik. Toplu olarak, kadınlar daha fazla kuşatmak istediler, daha çok talepte bulundular- para, iş, kısıtlayıcı rollerden kurtulma özgürlüğü – ama bireysel olarak birçoğumuz eski bir ergen çatışmasına yakalandığımızı fark etmiştik.” 
 
 
“Yalnız olmaktan nefret ediyorum. Keseli hayvanlar gibi bir başkasının derisinin altında yaşamak isterdim. Emniyette olmayı, sıcak, bakılıp gözetiliyor olmayı havadan, hatta yaşamdan daha çok isterdim. Çünkü iş bağımsızlığa gelince, gerçekten kendi ayaklarımızın üstünde durduğumuz zaman, kadınlıktan uzaklaşacağımızdan, sevgisiz, sevimsiz olacağımızdan korkuyoruz. Bağımsız olmak istiyor ama bağımsızlıktan korkuyoruz. Bunun için de başkalarını suçluyoruz. ‘Onları’ suçlayarak ya da dizimizi döverek özgürleşemeyiz. Bağımsızlık, başkalarının bize bahşedebileceği bir lütuf değildir.”
 
 
Kitabı okumanızı ve “bir beyaz atlı prens gelse de beni alsa götürse, sonsuza dek mutlu yaşasam” yerine; “okumalı-kendi ayaklarım üzerinde durmalı, kimseye muhtaç olmadan yaşayabilecek güçte olduğumu göstermeliyim dünyaya ” demenizi tavsiye ederim..
 
 
Kendi deneyimlerinden yola çıkan Dowling'in okura verdiği mesaj bu. Ve hoşuna gitsin ya da gitmesin, bu kitapta her kadının kendini bulacağı muhakkak.
 
 
Nota ve Tınıyla... 
 
macit.soydan@gmail.com
Bu yazı 2376 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum