içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

RÜZGARLI SOKAK...

Türk Basını, yerel basının dışında iki önemli ayak üzerinde bugünlere gelmiştir. Birinci ayak İstanbul’da Bab-ı Ali, diğeri ise Ankara’da Rüzgarlı Sokak’tır.

 

 

Ankara’nın Bab-ı Ali’si olarak adlandırılan Rüzgarlı Sokak, Türk Basın Tarihi’ne önemli katkılar sağlamıştır.

 

Rüzgarlı Sokak belgesel oluyor | Rıza Özel Köşe Yazısı - Hürriyet Haberler


Ulusal ve yerel gazetelerin bürolarıyla, matbaalarıyla, klişecileriyle, kâğıtçılarıyla Rüzgârlı Sokak ayrı bir dünyaydı. Bir başka deyişle, şimdilerde inşaat malzemesi satan dükkânlarıyla anılan Rüzgarlı Sokak, çok uzun yıllar gazeteciliğin vücut bulduğu, hayat bulduğu bir yerdi. 

 


1950’li yıllarda Rüzgarlı Sokak’ta gazeteciliğe başlamak bir ayrıcalıktı. Her ne kadar, mesleğe yeni başlamış genç muhabirlere o dönemde “kapı dibi muhabiri” olarak ad verilse de her genç, “kapı dibi muhabiri”nin hayalinde, ünlü birer gazeteci olmak vardı.

 


O dönemde de siyaset ve basın içiçeydi. Her siyasi partinin desteklediği bir gazete, ya da her gazetenin desteklediği bir siyasi parti vardı. Örneğin, daha sonra adını Barış Gazetesi olarak değiştiren CHP’nin yayın organı Ulus gazetesi, Demokrat Parti’nin Zafer Gazetesi, Adalet Partisi’nin yayın organı olan ise Adalet Gazetesi’ydi. 

 

Rüzgarlı Sokak Gazeteciliği 1 – Bilkent Post

 

Siyasi partiler arasındaki kıran kırana çekişme, gazetelerin manşetlerine, yazarların köşelerine yansıyordu. Hem siyasetin, hem de gazeteciliğin kalbi yukarıda adları anılan gazetelerin doğup, büyüdüğü Rüzgarlı Sokak’ta atıyordu. Siyasetin nabzı Rüzgarlı Sokak’ta tutuluyor, kamuoyu, gazeteler eliyle Rüzgarlı Sokak’ta oluşturuluyordu.

 


Rüzgarlı Sokak, 1980’den hemen önce bile ulusal ve yerel basının büroları ve matbaalarıyla hem Ankara’nın hem de bütün Türkiye’nin nabzının tutulduğu yer olarak biliniyordu. Rüzgarlı Sokak’a çıkışı bulunan bazı sokaklara, matbaayı Türkiye’ye getiren İbrahim Müteferrika ve Türk basının unutulmaz isimlerinden Agah Efendi ve Şinasi’nin isimlerinin verilmesi, bu durumu anlatan güçlü örneklerdir.

 


Rüzgarlı Sokak’ı anlatırken, “Ankara Hilton Otel”den söz etmemek yanlış olur!.. 

 


Dedik ya Rüzgarlı Sokak, siyasetin ve gazetecilğin nabzının attığı, siyasi çatışmaların, gazete manşetlerinde vücut bulduğu yerdir diye. İşte gazetecilerin kaderi taa o yıllarda yazılmış aslında.

 

 

Gazetecilere dönük baskılar o tarihlerde de vardı. Yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler nedeniyle tutuklanan gazeteciler Ulucanlar Cezaevi’ne konulurdu. Rüzgarlı gazetecileri, Ulucanlar Cezaevi’nin adını, Ankara Hilton koymuşlardı.

 


Sadece Hilton Oteli değil tabi Rüzgarlı deyince akla gelen. Yine 1950’lere 1960’lara gidecek olursak, gece  muhabbetlerinden de söz etmek gerekir. Gazeteciler, akşam sohbetlerini severler. O masalarda, anılar paylaşılır, siyasi değerlendirmeler yapılır, hem günün yorgunluğu atılır, hem de fikir alış-verişinde bulunulurdu. 

 

 

İşte o mekanların başında Rüzgarlı’da Gazi’nin Barı vardı. Ayrıca, balıkçı Cemal Baba vardı. Gençlik Parkı içindeki lokantaları da unutmamak lazım. İşini bitiren gazeteciler bu mekanlarda buluşur, konuşurdu.

 


Gazeteciler geçmişte kahvaltı etmeden evlerinden çıkar; Rüzgarlı Sokak’ta, Cağaloğlu’nda hem kahvaltıda, hem öğle yemeğinde aynı öğünü yemek durumunda kalırlardı. Bu da genelde simit, kaşar peyniri ve çaydan ibaretti. 

 

Rüzgârlı Sokak Belgeseli on Vimeo

 


Peki Rüzgarlı Sokak'tan kimler geldi, kimler geçti şöyle bir göz atalım; 

 


Eski başbakanlardan Bülent Ecevit 1950 yılında CHP’nin yayın organı olan Ulus Gazetesi'nde çalışmaya başlamıştı. Ulus Gazetesi Demokrat Parti tarafından kapatılınca, Ecevit Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı. 

 


Ayrıca, Kurtul Altuğ, Şinasi Nahit Berker, Metin Toker ve daha niceleri Rüzgarlı Sokak çıkışlı gazetecilerdi. Daha kimler yoktu ki Rüzgarlı’nın havasını soluyanlar arasında.

 

 

Örneğin, Bekir Coşkun, Selahattin Duman, Derya Sazak, Zafer Mutlu, Fikret Bila, Hikmet Bila kardeşler, Altan Öymen, Örsan Öymen, Nahit Duru, Melih Aşık, Fahrettin Fidan ilk akla gelen isimler.

 


Bugün artık Rüzgarlı Sokak geçmişte kalmış bir hoş seda olarak anılıyor. 

 

 

Nota ve Tınıyla... 

 

macit.soydan@gmail.com

Bu yazı 2073 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum