içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

HİTİT SFENKSİNİN GURBETTE BERLİN’DE GEÇEN ASIRLIK ÖYKÜSÜNDEN BİR KESİT

 

 

 

 

 

 

 

Sfenksli kapının  pervazlarından birindeki sfenksin Tunç çağından günümüze asırlık hikayesinden bir kesit

 

 

Türkiyehaberler portalinin video çekim, montaj ve teknik kurgusuyla , Next Pera Art Gallery ev sahipliğinde ,Anchor Çiğdem Yorgancıoğlu’nun  hazırlayıp sunduğu Chi Ci Talks programında haftanın söyleşi konuğu Emekli Büyükelçi Uğur Ergun oldu .

 

 

 

Kültür sanat ve farklı kıtalarda diplomatik misyonu sırasında deneyim ve hatıratların merkeze oturduğu söyleşinin bir bölümünde elçinin hali hazırda Çorum Müze Müdürlüğüne bağlı olan Boğazköy Müzesi girişinmdeki ,yarı insan görünümündeki iki kartal kanatlı aslan gövdeli sfenksin hikayesi geldi söyleşinin içine. , öne bakan gövdeleri, yanlardaki yüksek kanatları ve zarif dik kuyrukları ile büyüleyici bir sfenks .

 

 

 

Hattuşa'nın güney kapısında bulunan ikiz  Hitit Boğazköy Yerkapı Sfenkslerinden birinin  Asırlık Hikayesi ,Cigdem YORGANCIOĞLU CHI CI TALKS’DA  -Emekli Büyükelçi Uğur Ergun anlatıyor 

 

 

 

sohbete linkler üzerinden ulaşmak mümkün. Bu yazı  ise sfenkse dair anlatımların verdiği ilhamla Çiğdem Yorgancıoğlu tarafından farklı kaynaklardan yapılan araştırmanın bir derlemesi olarak kaleme alınmıştır.

 

Antik  Çağlardan kalma arkeolojik değerlerimize ve tarihimize  yönelik dönemin tarihsel konjonktürünü anlamaya yönelik bir kıymet bilir şinaslık hevesidir bu yazının coşkusu ve motivasyonu.

 

 

 

 

 

GİRİŞ

 

 

 

HAZİNE

 

 

 

Hattuşa'nın Yukarı Şehri'nin görkemli  surlarındaki  Sfenks Kapısı,

 

 

 

Hikayenin geçtiği Hititlerin Bin Tanrılı şehri Hattuşa 1986 senesinde UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasına katılmış. Asırlık Hikayeye konu olan baş kahraman  ‘Sfenksli Kapı’daki dört Sfenks’den ,116 sene önce ikiziyle beraber gidip ikizini  biri Bergama/Pergamon Müzesinde geçen  94 senelik hasretin  ardından 2011’de Boğazköy Yerkapı Sfenksidir. Bu sfenksin  Anadolu coğrafyasındaki vatana dönüşü hikayesine dair kesitler var ÇİĞDEM YORGANCIOĞLU CHİ CHI TALKS  söyleşisinde. 

 

 

 

https://www.youtube.com/watch?v=LdwyPe3cPOE

 

 

 

https://www.youtube.com/watch?v=g-Nk1ydQnqk&t=6s

 

 

 

 

 

Biraz araştırınca elçinin anlattıkları ile de örtüşen tarihsel anlatılara rastlamak mümkün. Hitit dilinde Gümüş anlamına gelen Hattuş sözcüğünden türemiş  sarp kayalardaki başşehrinin ismi.Hikayenin öyküsü burada başlıyor. Kil tabletlerinde Hititler Hattuşa’dan Gümüş Şehir diye bahsetmişler. Hattuşa, kentsel organizasyonu, korunmuş inşaat türleri ve zengin süslemeleri ve kaya sanatı topluluğuyla dikkat çeken Outstanding Universal Value  olarak tabir edilen Üstün Evrensel Değeri ifade etmek için gerekli tüm nitelikler mülkün içinde barındıran bir arkeolojik sit alanı.Aynı zamanda adeta bir açık hava müzesi.

 

 

 

 

 

https://whc.unesco.org/en/decisions/989

 

Decision 30 COM 8B.15Changes to Names of Properties (Hattusha: the Hittite Capital)

 

 

UNESCO  resmi kayıtlarını kendi web sayfalarında incelediğimizde  İngilizce Hitit Başkenti ve Fransızca ,Hattousa: (Hattuşa) la Capitale Hittite olan isimlerin   Türk yetkili makamların önerdiği şekilde Hattuşa olarak önerilen isim değişikliğini onayladığının belgelerine de rastlamak mümkün

 

 

 

1905 senesinde bölgenin kadim Hitit Uygarlığının merkezi olduğu farkedilmiş.

 

 

 

İstanbul'daki Osmanlı Müzesi adına, Theodor Makridy ve Hugo Winckler idaresindeki ilk büyük kazı (1906)

 

 

 

Evvel zaman içinde en geniş haliyle eğimli ve engebeli bir platoya yayılmış haliyle Çorum'un Boğazkale ilçesi  Hattuşa Ören Yerinde, Müze-i Hümayun ve Alman heyetinin ortaklığında  1906-1907 senesinde  başlatılan arkeolojik kazılarda, Alman arkeolog Hitit arkeolojisinin duayenlerinden  Kurt Bittel’in doğduğu 1907 senesinde, Boğazköy’de  Anıtsal Yerkapı kompleksinde Hititlerin taş ustalığının ete kemiğe bürünmüş hali olan  kireç taşından iki sfenksin yanısıra Hitit kraliyet arşivine ait yaklaşık 10 bini aşkın  çivi yazılı tablet bulunup gün ışığına çıkmış .Döneme baktığımızda o yıllar (1907)Almanlar aynı zamanda Yunan-Roma Antik Çağı’nın en büyük kalıntılarından biri  olan Apollon Tapınağını kazmaktalarmış . Yine aynı yıllar almanlar günümüzde Aydın ili, Sultanhisar ilçesi sınırlarında yer alan, Karia Bölgesi’ Menderes Nysa’sını ,arkeolog W. Von Diest başkanlığında kazmaktalar.

 

 

 

WIKIPEDIA ‘DAKI TARİH ANLATIM ÜSLUBU TARAFSIZLIK İLKESİ VE BİLGİ GÜVENİLİRLİĞİNDE İZAHA MUHTAÇ GRİ ALAN

 

Hatuşa’şa ve yine 1907 senesine dönersek , döneminde buluntu bu eserler Hitit İmparatorluk çağına (M.Ö.13. yüzyıl) tarihlenmiş .Biri Alman İmparatorluğu olmak üzere  İki ülke arasındaki   anlaşma gereği , Osmanlı İmparatorluğu padişahı II. Abdülhamit’in irade ve iznini yansıtan fermanıyla yaklaşık 2,5 metre uzunluğundaki sfenks ve tabletler, restorasyon ,temizleme, modernize edilmek ve çeşitli bilimsel çalışmalar için iade edilmek  ( işleri bitenlerin de peyderpey  iadesi  kurgulanarak)  1917'de Berlin'e götürülmüş/gönderilmiş .anlatılara göre böyle .Ne var ki Abdülhamit devrinin 1909 da sonlandığını düşünürsek  şayet bu bilgiler doğru ise basit bir akıl yürütme ile olsa olsa bunun daha önceki anlaşmaya istinaden olduğu çıkarımını yapabiliriz .

 

 

 

gönüllü editörlerin katkılarıyla ücretsiz ve güvenilir bilgi sunmayı amaçladığını söyleyen kaynak  bir nevi özgür ansiklopedi olarak  nitelenen Wikipedia ağır bir eleştiriyle Abdülhamid'in izni ile Almanya'ya götürülmüş, şeklinde Berlin’ e giden Sfenks gönderilme tarihi 1917 Abdülhamit'in tahttan ayrılma tarihi ,ise 1909 . Sanırım resmi kayıtların düzeltilmesi gerekmekte .Zira bu yazılardan geçmişteki bir imparatorun ülkemizden tarihi eserlerin yurt dışına kaçırılmasını  dolaylı da olsa teşvik etmiş olduğu gibi mesnedi bilinmeyen, çeşitli gazete haberleri kaynak gösterilerek  ama karalayıcı ve “gaflete düşmek vb “ kelime kullanımlarıyla itibar zedeleyici,hükümlere ve yorumlara dayalı  bir sonuç çıkmaktadır.Anlatımda bilgi naklinde  tarafsızlık ilkesinin  gözetilmemesinin yanısıra ,üslubuyla da izaha muhtaç özgür bir ansiklopedinin (Wikipedia) özgürlük sınırları “ kimi kaynaklar bunun bir gaflet olduğu şeklinde değerlendirmelerde bulunmaktadır” şeklinde bir açıklamadan öteye geçmemesi gerektiğinin hatırlatılmasında fikrimce fayda vardır.  Bilgi kalitesini ve etik yayın ilkelerini  korumak için düzenlemelerin editörler tarafından ,somut gerçeğin araştırılarak yeniden  incelenmesinin yanısıra doğru ,çelişkisiz bilgilerle  makalenin yeniden düzenlenmesinde , düzeltme önerisi yapmak sanırım mümkün.

 

 

 

 

 

SFENKSIN ASIRLIK YOLCULUĞUNA DEVAM EDELİM

 

Sfenks’in biri uzun yıllar Müzeler Adası'ndaki Kaiser-Friedrich-Museum (bugünkü adıyla Bode Müzesi sonrası aynı ada üzerindeki  Bergama Müzesinde  ‘nde bekleyeceğinden habersiz. Esasen sfenksin yurtdışına gitmesinin gerekçesinin arkasında da antik çağda çıkan yangında ağır hasar görmesi varmış. Bu yüzden  1907'de sökülerek onarılmak zorunda kalmış.

 

 

 

1.Dünya Savaşı başlayınca iadeler süreci askıya  girse de restorasyon ve onarımları tamamlanan bir sfenks ile yaklaşık 3 bin tablet, 1924-1942  senesinde parça parça peyderpey Türkiye'ye iade edilmiş. Onarımı tamamlanınca Sfenkslerden biri ikizinden ayrılıp 1924 yılında ülkemize iade edilirken diğer Sfenks, Berlin  Pergamon Müzesinde kalmış. Onarım sonrası sfenks, 1934'ten beri Bergama Müzesi'nde sergileniyormuş.

 

 

 

Bu arada, Atatürk’ün talimatıyla üniversitelerde tarih ve arkeoloji araştırmalarına hız verildiği bir dönemde  Boğazköy de  İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün projesi kapsamında 1931’de Kurt Bittel’in kazı başkanlığını yaptığı yeni bir Boğazköy araştırma projesine başlanmış . 1934 senesinde genişletilen kazılarda Hititlerin pişmiş toprak tabletten oluşan devlet arşivi bulunmuş .Sfenkimiz ise hala geri dönememiş.

 

 

 

Berlin’deki Sfenks’in iadesine dair Alman hükümetiyle 1938 yılına kadar görüşmeler sürdürülmüş ve bu arada 1939’da patlayan 2.Dünya Savaşı yüzünden  iadelerin devamı süreci yine askıya alnmış. Bu nedenle  Sfenks hala doğduğu topraklara dönememiş. Bu arada savaş dönemi Hatuşaş’daki diğer kazının başkanı İstanbul’da imiş.  1942’de İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü’ne direktör olarak dönen Bittel, bu süreçte, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Arkeoloji bölümünde de dersler vermeye başlamış.

 

 

 

Savaş bitmiş fakat  Savaş sonrası Berlin’deki Müzelerin Doğu Almanya da kalması yüzünden  ilişkiler kesilince süreç bir şekilde donmuş kalmış.Sonrasında  Türkiye Cumhuriyeti’nin  1973 yılında Doğu Almanya’yı resmen tanımasıyla ve  görüşmelerin tekrar başlamasıyla 1974 senesinde yeniden gündeme gelmiş. Bu esnada arada geçen yıllar boyunca savaş sonrası Alman kazıları diğer bölümlerde 1952 den itibaren devam etmiş.

 

 

 

1974 sonrasına dönersek, Bu arada Sfenks hala Berlin'de Müzeler Adası'ndaki, beş müzeden biri olan Pergamon yani Bergama  müzesinde. Sonrasında Berlin’de sfenks ve tabletlerin Türkiye’ye dönmesi konusundaki girişimi başlatan Emekli Büyükelçi Uğur Ergun’dan dinledik hikayenin önemli bir kesitini  Çiğdem Yorgancıoğlu Chi Ci Talks söyleşi programında .

 

 

 

Anladık ki kıymetli Elçinin başlattığı bu yeniden takip süreci hedefe ulaşmada çok önemli bir kilometre taşı olmuş fakat dönemin şartlarında Almanya  bu tarihi kıymeti yani sfenksi  belirsizliğin boşluğundan da faydalanarak kendisinde yani Almanya’da  tutmak istemiş .

 

 

 

Sfenksin mülkiyetine dair  çeşitli kaynaklar ışığında ,hukuki değerlendirmesinde  gerek Alman gerekse de  Türk taraflarında daima  farklılıklar olması yüzünden , süreç uzamış da uzamış. Zira taraflardan hiçbiri hukuki durumlarını açıkça destekleyen belgeler sunamamışlar.Konuya ilişkin çeşitli kaynaklar da bunu tarafların “meşru mülkiyet belgeleri sunulamaması yüzünden  kaderi  yıllardır belirsizlik içinde olan sfenks” olarak ifade etmişler.

 

 

 

Sonunda Sfenks Elçinin görevlerini tamamlanmasının ardından geçen seneler sonra ait olduğu yere dönmüş .Kuşkusuz Büyükelçilikler kadar tüm aşamalarda  emeği geçen  T.C Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimleriyle yol alan bir kadro da var bu takip süreçlerinde. Emekli Büyükelçi Türk bürokrasinin  bu asırlık süreçte aradan geçen fasılalı boşlukları olan yıllar boyunca Berlin’e giden Sfenkse ilişkin hiçbir dönem  unutulmadan takip edilmesi sürecini takdirle karşılamakta.  Bu arada bazı kaynaklar Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Almanya sfenksi iade etmezse Almanya’nın Hattuşa başta olmak üzere diğer tüm arkeolojik kazılarını iptal ederim’’ demesinin ve ültimatom vermesininin iade sürecinde önemli olduğunu söylemekte ve bundan“Almanya Günay’ın kararlı duruşu ve çalışmaları ile Almanya, sfenksini iade etti.” diye sözediyorlar .

 

 

 

HİTİT SFENKS  IKİZLER NE ZAMAN KAVUŞACAK

Ülkeler arası görüşmeler neticesinde Duvar’ın yıkılmasından iki sene önce  1987’de  7 bin 400 civarında çivi yazılı tabletin de iadesiyle  Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesinde koruma altına alınması süreçte başka bir merhale. Berlin'de kalan diğer sfenksin iadesi için Hattuşa Antik Kenti'nin UNESCO Dünya Kültür Mirası ve Dünya Belleği listesinde yer alması hasebiyle  UNESCO'ya da aracılık etmesi için başvurulmuş. Bu arada Türkiye'de bulunan ve Berlin Müzesi tarafından iade  edilmek suretiyle yurda geri dönen sfenksin ikizi  Boğazköy Yerkapı Sfenksi, bir süre  bir dönem İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nde sergilenmiş diğer Sfenks ile birlikte 26 Kasım 2011 den sonra Boğazköy'e eski yerine gitmiş.

 

 

 

Neticede  çeşitli istişareler  sonucunda  nihayet 2011'de Ankara ve Berlin'de yapılan toplantıların akabinde  ikinci sfenksin de Türkiye'ye iade edilmesi konusunda mutabık kalınmış ve anlaşma sağlanmış .Türkiye'ye iade edildikten sonra yukarıdaki paragraftaki anlatımdan da anlaşıldığı üzere,ikiziyle 2011 Kasım ayında ait olduğu topraklara kavuşup , Boğazkale Müzesi'nde girişte sergilenen  Boğazköy Sfenksi, günümüzde turistler tarafından hayli ilgi  görmekte imiş

 

https://www.smb.museum/en/whats-new/detail/agreement-reached-on-the-sphinx-of-hattusha/

 

Reuters Berlin  haberi şu şekilde nakletti

 

BERLİN (Reuters Life!) –“ The Prussian Cultural Heritage Foundation-Prusya Kültürel Miras Vakfı, değerli heykel üzerinde 70 seneyi aşan çekişmelerin ardından yaptığı açıklamada, antik Hattuşa Sfenksinin Berlin'deki bir müze tarafından Türkiye'deki evine iade edildiğini söyledi.”

 

 

 

https://whc.unesco.org/en/list/377/

 

 

 

Titiz Bir Restorasyondan Geçirildi.

Hikayenin Türkiye’ye dönüş hikayesinde uzayan meşakkatli iade sürece  dair kesiti verirken UNESCO resmi sayfalarının incelemesinde “Authenticity” –otantiklik ya da Özgünlük bölümünde  yine rastlamış olduğumuz şu detayı da atlamayalım. Almanlar’ın bu eserlerin korunmasında katkıları büyük olmuş .Bu açıdan kazıda ve restorasyonda emeği geçenlkere de teşekkür etmek lazım bu muhakkak

 

Konuya ilşkin rapordan çevirerek şöyle aktaralım

 

 

 

Özgünlük

 

 

 

https://whc.unesco.org/en/list/377/

 

 

 

“Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Türk yetkililerle birlikte  yürüttüğü ortak arkeolojik araştırmalar, uzun vadeli restorasyon ve koruma çabaları, tapınaklar, saraylar ve konutlar gibi çok çeşitli binaların yanı sıra büyük gömülü mezarlar gibi teknik ve toplumsal tesisleri de gün ışığına  çıkardı. Tahıl ambarları ve yapay su havuzları ve niceleri. Bu keşifler, Yakın ve Orta Doğu'nun en büyüleyici antik şehirlerinden birine erişim olanağı sağladı. Her ne kadar koruma amacıyla müdahaleler yapılmış olsa da, özellikler form, tasarım ve yerleşim açısından orijinalliğini büyük ölçüde koruyarak ziyaretçilerin Bronz Çağı metrosunu deneyimlemelerine olanak tanıdı.”

 

 

 

 

 

 

 

Wikipedia’nın gözden geçirilmesi gerektiğini düşündüğüm bölümüne dair link :

 

https://tr.wikipedia.org/wiki/II._Abd%C3%BClhamid

 

Ancak ne yazık ki diğer yandan Osmanlı Topraklarından Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz dönemindeki gibi onun döneminde de yurtdışına kaçırılan tarihi eser olayları hız kesmeden devam etmiştir.[416] Bununla da kalmamış II. Abdülhamid arkeoloji konusunda ne yazık ki çeşitli gafletlere düşmüştür. Ne yazık ki içlerinde Milet Pazar Yeri Kapısı, Milet Trajan Tapınağı, Millet Mermer Anıtı, Magnesia Zeus Tapınağı elemanları, Asarhaddon Anıtı, İştar Kapısı, Myrina Heykelcikleri, Zincirlihöyük kazılarındaki Hitit kabartmaları gibi paha biçilmez Hitit, Yunan-Roma dönemi eserleri II. Abdülhamid'in bizzat fermanıyla veya izniyle sözde arkeoloji çalışması için antik kentlerde kazı yapan Almanlara, Fransızlara verilmiştir. Aynı şekilde Beyhekim Camii Çini Mihrabı, Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası gibi paha biçilmez Türk-İslam eserleri onarım vs. bahanelerle bizzat II. Abdülhamid'in izni ile Almanya'ya götürülmüş, geri alınamamış, şu an Pergamon Müzesi'nde sergilenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Abdülmecid ve Abdülaziz devrinde olduğu gibi II. Abdülhamid döneminde elden çıkan bu eserleri alabilmek için bir asırdan uzun zamandır hukuk mücadelesi vermektedir.[416][417][418]

 

 

 

Antik  Çağlardan kalma arkeolojik değerlerimize ve tarihimize  yönelik dönemin tarihsel konjoktürünü anlamaya yönelik bir kıymetbilirşinaslık hevesidir bu yazının coşkusu ve motivasyonu.

 

 

 

Bu yazı 3811 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum