içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

ATILACAK HER ADIM ULUSLARARASI ÖNEME SAHİP

 

Kapitalist sistemin kaçınılmaz getirisi olarak karşımıza çıkan yoğun iştemposu; yemek yeme kültürünü her ne kadar artık zevk alarak uzun soluklu bir faaliyet olmaktan çıkarmış gibi görünse de, bu zevkten dar zamanda da olsa mahrum kalmak istemeyenlerin de sayısı yadsınamayacak kadar fazla gibi görünüyor…

 

Öyle ya, hele hele de metropollerde çalışan bir birey, sabah kahvaltısını ya evde birkaç lokma bir şeyler yiyerek, ya da iş yerinde masasında pastane ürünleri ile bu ihtiyacını gidermekte, öğlen yemeklerini ise, taş çatlasa işyeri yemekhanesinde ya da dışarda yine en fazla 30-35 dakika ile sınırlı bir zaman diliminde yiyebilmektedir.  Eğer kalbur üstü bir iş temposuna da sahip değilseniz, akşam yemekleri de çoğu zaman  evde iş yorgunluğunnu gölgesinde alelde geçiştirilmektedir…

 

İşte bu yüzden hafta sonu kahvaltıları uzun soluklu tercih edilmedi, yine hafta sonu akşam yemekleri de bu nedenle uzun sürmektedir…

 

Tabii tüm bu kısıtlı zamana rağmen, yine de sofra zevki alma tutkusunu gidermeyen birçok kişi vardır ve ben de bunlara ‘Keyif Gurmesi’ diyorm. Bu keyif gurmeleri, dar zamanda da olsa, sunumu, ambiansı, dekoru ve kuveri ile birilkte lezzetinin de hatırı sayılır oranda yüksek seviyede olan mekanları tercih ediyorlar…

 

Bu nedenle de artık her mekanın kendisini bir gastronomi turizmi öğesi olarak görmesi gerekmektedir. Zira gastronomi turizmi artık sadece yabancı turiste hitap eden bir alan olmaktan çıkmıştır…

 

Tabii ki günümüzde turizm destinasyonları arasındaki kıyasıya rekabet arttıkça, lokalize kültür turistleri çekmek ve eğlendirmek için gün geçtikçe daha kıymetli ve çoktan seçenekli bir ürün veya faaliyet kaynağı haline gelmiştir.

 

Gastronomi, sadece gıdalar turist deneyiminin merkezinde olduğu için değil, aynı zamanda post-modern toplumlarda önemli bir kimlik oluşumu

kaynağı haline gelmiştir ve bu yüzdendir ki destinasyonlara turist çekmek için bir ister istemez çok önemli misyonlar yüklenmektedir.

 

Şu bir gerçektir ki, yenilmek istenen, özellikle arana, sık tercih edilen yemek türleri ile, karakterler arasında doğru bir orantı vardır. Çoktan seçenekli bir yeme-içme kültürnü tercih edenle, günlük hayatta da renkli kişiliklerden oluşmaktadır ve bu tesadüf değildir. Dünya artık, ‘Ne olsa  yerim’ ya da ‘Yemek ayırt etme zihniyetinden çoktan çıkmış, ‘Lezzet arıyorum’ felsefesine bürünmüştür…

 

Yerli olsun, yabancı olsun; turistler çok daha hareketli ve arayış içinde davranış sergileyen bir hale geldikçe,

yemek yeme gereksinimleri de o derecede çeşitlenmek zorunda kalmıştır…

 

kimi yiyeceklerin belirli bölgelerle rahat bir şekilde birleşmesi, artan gıda hareketliliği, mutfak stilleri ile artan yemek ve mutfak farklılıkları nedeniyle zor bir pozisyona bürünmüştür…

 

hoş kapitalizm sayesinde, artık dünyanın herhangi bir bölgesindeki yeme-içme kültürü, her yerde deneyimlenebilmektedir ama, yine de her şey aslının olduğu yerde daha kalitelidir…

 

Kapitalist turizm, tek düze bir gastronomik amibans üretmek ve bunu tükettirmeye zorlamak yerine, globalleşmiş ve yerelleşme arasındaki gerilim daha fazla çeşitlilik yaratmaktadır. Bu yolla;  yalnızca ve yalnızca global yeme-içme kültürü ortaya çıkmamakta, tüm gelişme ve tüketme kültürü ile beraber; yerel ve bölgesel yiyecek ve içeceklerde de ilgi giderek yoğunlaşmaktadır.

 

Bu ilgiyi en güzel karşılayacak alan ise tabii ki ve tabii ki ‘Gastronomi Turizmi Öğeleri’ olmaktadır, olmalıdır…

 

Globalleşme sayesinde; turistler kendilerini, kendi ülkelerinde yurtdışında

karşılaştıkları yeme-içme kültürlerine talep oluşturarak, gastronomik hareketliliğe önemli katkılar sağlarlar,  tabii burada da çok uluslu yerel yeme-içme zincirlerinin çokluğu önem taşımaktadır. Bu nedenle de gastronom turizmi öğeleri; turizm endüstrisindeki rekabette; yeme-içme kültürlerinin; doğal kaynak ve kültürel miras gibi önemli işlevlere sahip olduğunu gözler önüne sermektedir.

 

Tüm bu yaşanaksı gerçeklerle doğru orantılı bir biçimde; çoktan seçmeli destinasyon, gastronomiyi bir turizm pazarlama aracı olarak kullanmakta ve hemen hemen hepsi de; turizmi teşvik etmek

için gastronomiyi kullanmaktadır. Tabii ki bunlara ‘Her Şey Dahil’  sistemli çalışan destanisyonlarıkatmak asla gerçekti ir yaklaşım da olmayacaktır…

 Ancak söz konusu pazarlama gayretlerinin; olması gerekenden çok daha

az etkili oldğu da açıktır. Unutulmalaıdır ki, kaliteden vazgeçildiği anda, bu pazarlama, bir sezonla dahi sınırlı kalmayabilir…

 

Turizm ve gastronomi alanlarının ayrılması nedeniyle, turizm pazarlamacıları genellikle gastronomik ürünü anlatmakta zorlanmakta, gastronomi ile ilgilenenler ise turizme

çok yakın durmamaktadır. Bu olumsuzlukların giderilmesi ise, ancak ve ancak yeni gastronomi turizmi uzmanlarının yetişmesi, yetiştirilmeis ve ivedilikle piyasya sokulması ile mümkün olacaktır…

 

Dolayısıyla gastronomi turizm pazarı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak bir zaruret  halini çoktan almıştır…

 

 

 

 

 

Şu anda her ne kadar Türkiye’de çok müspet adılar atılmamış ve kimse de bu her yönden kazançlı çıkılacak alanda net adımla atmamaktan şaşırtıcı bir şekilde rahatsızlık duymasa da; gastronomi turizmi içeriğinde; uluslararası seviyede oldukça yoğun bir rekabet söz konusudur. Artan rekabet koşullarının karşılanması için ulusal mirasın ayırt edici özelliklerini teşvik etmek gerekmektedir.

Buradan yola çıkarak; gastronomi turizmi kaynaklarından tesisler rekabette avantaj elde edebilmek için önemli aracılar haline gelmektedir. Yeter ki iyi denetlenebilsinler,  günlük değil,  kalıcı üretkenlikler yapsınlar…

 

Böylece gastronomiye dayanan ulusal turizm ürünlerinin yeniden başlatılması

birçok ülke açısından oldukça önem taşımaktadır. Bunun içine sunum farklılıkları, reklam seçenekleri de dahildir…

 

Bu gelişme arzın yeniden düzenlenmesi ve sadece geleneksel talep bölümlerine değil, bunlara ek olarak, yeni tüketici gruplarına da yönlendirilmesine aracılık eder hae gelmektedir…

 

Bu tutum içerisinde hareketetmek, yerel düşünüp global hareket edilen ve ulusal başarıyı

elde etmeyi uluslararası gelişmelerle güçlendiren bir anlayışı ortaya çıkarmaktadır.

 

İşte gerçek anlamda ‘Yerli ve Milli’ kavramının da burada devreye girmesi şarttır. Bu ‘Yerli ve Milli’lik, ülke ekonomisine de dev bir katkı sağlayacak, ülkenin tanıtım dinamiklerini de olumlu yönde etkileyecektir…

Bu yazı 1869 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum