içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

KÖRLER SADECE TUVALETE GİTMEZ

 

Bilirsiniz ya…

 

Altın semer de vursan; eşek yine eşektir…

 

Haydi daha kibar olalım…

 

Tenekeyi sabaha kadar altın yaldızla parlatsan,  çeyrek altın dahi etmez…

 

Siz istediğiniz kadar kentinizin bir semtini Menhatton’a benzeyen devasa rezidanslarla, cam cephe gözdelenlerle donatın; istediğiniz kadar bırakın Avrupa’yı,  dünyanın en büyük kongre ve sergi saraylarını inşa edin ve etkinliklere açın…

 

İçindeki insan zihniyeti, empati yeteneğinden yoksun, haydi empati yeteneği çok fazla iyi niyetli bir talep, insan olma vasfına, düşünme yetisine, algılama yetisine sahip insanlar olmazsa o yerlerde; ne olur?

 

Olmaz…

 

Hiçbir şey olmaz…

 

*****************

 

Dünyanın en önde gelen sempozyumları, etkinlikleri, kongreleri düzenleniyor canımn içi Türkiye’mde…

 

Haliç Kongre Merkezi…

 

Avrupa’nın en büyüğü; tarihi doku manzarasıyla; denize sıfır; muhteşem bir atmosferi vardır Haliç Kongre Merkezi’nin…

 

Yılda hiç abartmıyorum, her yıl ulusal ve veya uluslararası en az 50-55 etkinlik düzenlenir; bir o kadar ödül töreni, yemekli davet, konser filân…

 

Ben de Ankara’dan İstanbul’a geldiğimde, sık sık bu tür etkinliklere katılırım Haliç Kongre Merkezi’nde…

 

27 Nisan 2024 günü de, oldukça geniş katılımlı bir içeğiğe sahip olan, SDN SUMMIT etkinilğine davetliydim ve sabah saatlerinde, Haliç Kongre Merkezi’ne geldim…

 

Yazdım ya, olağanüstü bir atmosfer, katılım hayli fazla; zengin bir içerik…

 

Öğlene doğru bir ara, ön kapıya çıkarak benim gibi etkinlik için gelen arkadaşlarımı karşılamak üzere ön kapıya doğru hareketlenmiştim…

 

Tam o esnada ellerinde beyaz baston bulunan, iki görme engelli vatandaş giriş yaptı kapıdan ve o an o müthiş atmosfere rağmen Türkiye’de olduğmu hatırlattı bana güvenlikçi arkadaşlar…

 

Kapının arkasında duran, kapıya daha yakın olanına seslendi:

 

‘Bak bakayım ne istiyorlar?’…

 

Güvenlikçi bu iki görme engelliye yaklaşarak, alaycı bir üslupla; ‘Hayırdır, yolunuzu mu kaybettiniz? Niye buradasınız?’; gençlerden biri, ‘Summit kongresine geldik,  ama önce bir elimizi-yüzümüzü yıkyalım; bize lavaboyu tarif eder misiniz?’, arka plandaki güvenlikçi sanki insiyatif gösterir bir ses tonuyla; ‘Eşlik et şunlara; arka taraftakine yönlendir, peşlerini de bırakma, dilenmesinler, şimdi gündüz gündüz uğraşmayalım’…

 

(………….)

 

Tabii bu insanlıktan nasibini almamış güvenlikğin bu insanılk dışı tutumu üzerine; iş edindim ve takip ettim güvenliğin koluna girdiği iki kör kardeşimi…

 

Güvenlikçi hakikaten, en arkada ve arka çıkış kapısının yanındaki tuvaletlere yürüttü çocukları; yani tuvaletten çıkınca paketleyecek belli…

 

Tuvalete soktu onları ve kapıda beklemeye başladı; ben de yakın temastayım ya,  bana dönerek; ‘Ya işte böyle hanımfendi, bir de bu dilencilerle uğraşıyoruz işet hafta sonu hafta sonu…’

 

Dayanamıyorum, ‘Pardon da alınlarında mı yazıyor dilenci oldukları?’, güvenilkçi anlamıyor beni tabii, zira beklemediği bir tepki; ‘Pardon’ diyor bana…

 

‘Alınlarında mı yazıyor dilenci oldukları diyorum’ diye fevaran ediyorum, güvenlikçi bilir kişi edasıyla yanıtlıyor; ‘Hanımefendi, görmediniz mi? İki beyaz bastonlu görme engelli, Rabbim acısın onlara da, burada dilenmek yasak…’

 

Artık dayanamıyorum; ‘Arkadaşım’ diyorum; nerende anladın dilenci olduklarını, sen her  beyaz bastonluyu dilenci mi zannediyorsun?’, daha da konuşturmuyroum; ‘Bana bırakın, ben gerekirse müdahale ederim, organizasyondanım ben’ diyerek güvenliği uzaklaştırıyorum…

 

Az sonra, iki arkadaş, lavabodan çıkıyor; yanlarına gidiyorum; ikisi de Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi; biri rehberlik, biri simultane tercümanlık öğrencisi, okulun da bilişim kulübü üyesi…

 

Duymuşlar sempozyumu, katılım sağlayarak son teknolojiden haberdar olmak isteyerek etkinilğe katlmakistemişler; öncedn benim gibi, herkes gibi kayıt da olmuşlar…

 

*****************

Gidip o hadsiz, kendini bilmez güvenliğe iki çift lafım var tabii; ‘Ulan deve’ demem lazım, ‘Ulan hadsiz, sen körleri sadece tuvalete giden insanar mı sandın, her kör dilenci mi? Nasıl bir saygısızlık bu?’…

 

Neyes tam o esnada yan kapıdan, iki görme engelli daha giriyor; bu kez biri kız, biri erkek; onlar da öğrenci…

 

Onları da izliyorum; yine kör cahil bir güvenlik depremine uğramasınlar diye…

 

Bazı stantlara yaklaşıyorlar ama, ne bir şey soran var, ne ilgilenen…

 

Yanalrına gidiyorum; bir ihtiyaçları olup olmadığın soruyorum; ‘Ya aslında ihtiyaç değil de, burada olası bir görme engelli katılımına binayen, bir ya da birkaç rehber olmak zorunda değil mi?’ diyor genç olan Harun isimli görme engelli; yanındaki Ceren de onaylıyor; ‘Siz kendinizi Amerika’da mı sandınız?’ diye espri yapıyorum; Ceren diyor ki; ‘Okul bitince yeni teknolojiler mesleğimize çok yardımcı olacak. Ama kimse bize yardımcı olmuyor ki’…

 

Hemen kollarına grip; kayıt masasına götürüyorum; oradakilere derdimi anlatıp, devasa salonu onlara gezdirecek bir rehber tain etmelerini istiyorum.

 

Şükür kri bu kez daha şanslılar ve her ne kadar organizasyondan tek bir çıt çıkmasa da, kayıt masasındakilerden biri ‘Ben bir saat kadar eşlik ederim’ diyor ve rehberliğe başlıyor…

 

*****************

 

Bu size olağanüstü gelmesin; artık görme engelliler, körler; hayatın her alanında…

 

Lütfen körleri, görme engellileri sadece sokakta müzik yapan, dilenen insanlar olarak görmeyin; bir sürü eğitimlisi hattâ eğitimcisi var…

 

O güvenlikler gibi,  altın semer vurulmuş eşek olacağınıza;  altın kalpli insanlar olun;  kazanımı daha büyük olur inanın…

Bu yazı 456 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum