içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

GERÇEK BİR YEŞİLÇAM AŞKI...


Ilık bir Ekim sabahı.

 

Özel Surp Agop Hastanesi Huzurevi - Huzurevi Fiyatları

 

Surp Agop Ermeni Hastanesi’nin dahiliye koğuşundaki çarşafları solmuş ranzada yorgun bir kadın yatıyor.

 

 

Ve onun ellerini tutan başka bir kadın...

 


Bir şeyler söylemeye çalışıyor yorgun kadın..
Sesi zor çıkıyor.
Kelimeleri kesik kesik...

 

***

 

Şu cümle dökülüyor kurumuş dudaklarından, “O’nu bana getir, son defa göreyim..”

 

 

Yorgun kadın bir zamanların afet-i devran Neriman’ı, sizlerin bildiği adıyla Neriman Köksal.. Türk Sinemasının yarı vamp, yarı abla karakteri..

 

 

NERİMAN KÖKSAL 17 Mart 1928'de İstanbul'da doğan Neriman Köksal. Türk  sinemasının ilk ve en uzun süreli vamp kadını olarak ka... | Instagram

 

 

Son anlarını yaşayan bu muhteşem kadının ellerini tutan ve onu teselli etmeye çalışan diğer kadın ise Sadri Alışık’ın büyük aşkı, eşi Çolpan İlhan..

 

 

“Tamam, getireceğim onu sana, sen şimdi dinlen, yorma kendini..” diyor Çolpan hanım Neriman’a..

 

 

***

 

 

Kalkıyor yerinden, gözlerinden yaşlar süzülüyor. Hızlı adımlarla hastanenin girişindeki telefon kulübesine gidiyor, bir numara çeviriyor..

 

 

“Merhaba Ediz, ben Çolpan, Neriman’ın yanındayım. Durumu hiç iyi değil, son bir isteği var..”

 

 

Telefonun ucundaki kişi, Ediz Hun.

 

 

Bir kaç saniye yutkunduktan sonra cevap veriyor “Anladım, şimdi gidip onu alacağım ve oraya getireceğim..”

 

 

O.. Kim o?

 

 

Ve afet-i devran Neriman için neden bu kadar önemli?

 

 

O da başka bir yıldız, başka bir yakışıklı.. ‘Vesikalı Yarim’in manav Halil’i ‘Ağaçlar Ayakta Öür’ün Orhan’ı…

 

***

 


Ve Neriman Köksal’ın ‘Kimse Fatma gibi öpemez’ filminde birlikte rol aldığı İzzet’i (Günay)..

 

 

Evet, hepimizin yakından bildiği İzzet Günay...

 

 

Yani bu filmdeki Jale’nin, Fatma’ya (Girik) kaptırdığı aşkı avukat Kemal’i.. İşte bu filmle başladı Neriman’ın İzzet’e platonik aşkı.. Ve o aşk ölene kadar da sürdü..

 

 

Tiyatrodan Beyaz Perdeye… “Bir İzzet Günay Öyküsü” – Tiyatro Dergisi

 

 

***

 

 

İzzet, İpek hanımla evlendi. Neriman uzaktan seyretti.. Hep içine attı.. Ama herkes biliyordu bu ümitsiz aşkı.. Şimdi son isteği, o adamı bir kez daha görebilmekti.. Ancak bu o kadar kolay değildi. Ediz, İzzet’i almaya gittiğinde İpek hanım da evdeydi..

 

 

‘Hayır’ dedi yakışıklı jön.

 


"Eşime ayıp olur, gelemem" Ediz ısrar ediyordu ama İzzet son sözünü söylemişti. Başı önde evden ayrıldı.

 

 

Yapacak bir şeyi kalmamıştı Ediz’in. Üzüntüden kendisinden haber bekleyen Çolpan’a haber veremedi.

 

 

Nasıl diyecekti ki gelmiyor diye.. Bir kaç saat dolaştı caddelerde, sokaklarda…

 

 

***

 

 

Ama gitmeli söylemeliydi Neriman’ın büyük aşkının vedaya gelmeyeceğini. Zor da olsa akşama doğru hastaneye gitti.

 

 

Ölmek üzere olan arkadaşının katına çıkarken zorlanıyordu.

 

 

Bitkin, umutsuz ve çok üzgündü ancak odanın bulunduğu koridora gelince büyük bir şaşkınlık yaşadı.

 

 

Neriman’ın odasının kapısında iki kadın duruyordu. Biri sevgili dostu Çolpan İlhan, diğeri de İzzet’in eşi İpek hanım..

 

 

İkisinin de yüzünde buruk bir gülümseme vardı Çolpan Ediz’in soru sormasına fırsat bırakmadan ‘İzzet içeride’ dedi gülümseyerek. Ardından İpek hanımı işaret etti.

 

***

 

‘Sen evden ayrıldıktan sonra İpek, İzzet’e ne olduğunu sormuş. İzzet başta söylemek istememiş. Ama ısrar edince anlatmış..’

 

 

İpek hanım araya girerek, ‘Evet, duyunca çok üzüldüm. Ve İzzet’e gitmesi için rica ettim. Baktım hâlâ tereddüt içinde, sen gitmezsen ben gidiyorum.’’ dedim.

 

 

"Onu (İzzet’i de) anlıyorum, beni kırmak istemiyor. Ama bu tek taraflı bir aşk ve saygı göstermek zorundayız.. Sana çabaların için teşekkür ederiz Ediz, gerçek bir dostsun"

 

 

***

 

 

İzzet uzun süre baş başa kaldığı, “karşılık vermediği” aşkının odasından çıktığında çok üzgündü, hatta darmadağın...

 

Neriman Köksal: Yeşilçam'ın Fosforlu Cevriye'si

 

Ediz’i selâmladıktan sonra Çolpan’a dönerek, ‘Seni istiyor’ dedi ve İpek hanımla hastaneden ayrıldı..

 

 

Bu olaydan 3 gün sonra 22 Ekim 1999 da afet-i devran Neriman, Surp Agop’taki odasında hayata gözlerini yumdu. “Mutlu” bir şekilde…

 

 

Nota ve Tınıyla... 

 


macit.soydan@gmail.com

 

Bu yazı 3167 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum