içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

SÜRDÜRÜLEBİLİR İNSAN KAYNAĞINA ÖNEM VEREN KAZANIR

Geleceğin iş dünyasında insan kaynağının sürdürülebilirliğini önceliklendiren kurumlar kazanacak…

SÜRDÜRÜLEBİLİR İNSAN KAYNAĞINA ÖNEM VEREN KAZANIR
Haberi Sesli Dinle

 

 

Geleceğin iş dünyasında insan kaynağının sürdürülebilirliğini önceliklendiren kurumlar kazanacak…

 

Sürdürülebilirlik kavramı artık sosyal ve çevresel kalkınmanın çok ötesine geçti. “insan kaynağının sürdürülebilirliği”nin, iş dünyasının ajandasında artık ilk sırada yer alması gerekiyor.

HiDoctor CEO’su Ahmet Bal, “Kurumsal hayatta, kağıt kullanımını sınırlama, su ve elektrik israfını önleme, geri dönüşüm gibi çevresel uygulamaların yanında kurumların en büyük gücü olan insanların sürdürülebilirliğini de gözetmeliyiz ki, diğer tüm adımları tamamlayabilecek kapasitemiz olsun” diyor.

 

 

Türkiye’de sürdürülebilirlik kelimesi genellikle çevresel açıdan ele alıyor. Oysa Birleşmiş Milletler’in 2016 yılında “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” olarak yürürlüğe giren 17 evrensel hedefiyle [1] konu, sadece çevre odaklı olmaktan çıkıp, insanı merkeze alan gelişmeyi kapsayan bir anlayışa dönüşeli çok oldu. İş dünyasının her yıl merakla beklediği “Deloitte Human Capital Trends 2024” Raporu[2]” tam da buna işaret ediyor. Bu yıl “İnsan Kaynağının Sürdürülebilirliği”ni ilk sıraya yerleştiren raporda, çalışanların yalnızca yüzde 43'ü kuruluşlarının kendilerini başladıkları zamandan daha iyi durumda bıraktığını belirtmiş. Yani maalesef ciddi bir yıpranma süreci söz konusu. Şirketlerin yüzde 76’sının insan sürdürülebilirliğinin öneminin farkında olmasına rağmen sadece yüzde 46’sının bu konuda bir çaba gösterdiğini, ancak sadece yüzde 10’unun anlamlı bir girişimde bulunduğu belirtilen raporda, çalışanların "İşinizle ilgili olarak hangi gelişmelerden endişe duyuyorsunuz?" sorusuna verdiği ilk cevap ise, “Artan iş stresinin kötüleşen zihinsel sağlığa neden olması” şeklinde olmuş.

 

Akıl sağlığı, iş dünyasını derinden etkiliyor

 

Geçtiğimiz yıl global ölçekte yapılan araştırmalar; çalışanların yüzde 84’ünün stres ve tükenmişlik gibi sorunlardan depresyon, anksiyete gibi teşhis edilebilir durumlara kadar en az bir akıl sağlığı sorunu yaşadığını ortaya koyuyor. Depresyon tanısı olanların yüzde 70’inden fazlası ise aynı zamanda bir işte istihdam ediyor. Akıl sağlığı sorununu bildiren çalışan sayısı ve çalışanların stres, kaygı ve tükenmişlik ile karşı karşıya kaldıklarını söyleme olasılıkları da artış gösteriyor. 2020’de yüzde 48 olan bu oran 2021’de yüzde 59’a yükselirken; akıl sağlığı sorunları sektör veya kıdem fark etmeksizin çalışanların iş hayatlarını etkiliyor. Akıl sağlığı olumsuz yönde etkilenen kişiler, işi koruma veya kazanmada zorluk yaşıyor. İşte var olamama, devamsızlık, yüksek çalışan devri gibi sebepler, kurumların yanı sıra, toplum ekonomisini de etkiliyor. Araştırmalarda, anksiyete ve depresyon gibi en yaygın akıl sağlığı problemleri sebebiyle her yıl 12 milyar iş günü kaybediliyor. Bu durumun küresel ekonomiye tahmini kaybının ise, her yıl 1 trilyon doları bulduğu tahmin ediliyor.

 

Peki Türkiye’de akıl sağlığı ve iş hayatı ilişkisi nasıl ortaya çıkıyor?

 

HiDoctor ve Deloitte’un yakın zamanda gerçekleştirdiği “Akıl Sağlığını Destekleyici Kurumsal Uygulamalar, Türkiye’de Farkındalık Seviyesi ve İhtiyaçları” araştırmasında, Türkiye’de her iki çalışandan birinin psikolojik sağlamlığının düşük olduğu ve buna rağmen yüzde 88’inin psikolojik destek almadığı görülüyor. Zihinsel olarak iyi hissetme halinin iş hayatına yansımaları net bir şekilde ortaya çıkıyor. Çalışanların yüzde 77’si iyi hissettiklerinde daha verimli çalıştığını, yüzde 73’ü ise işe devamsızlığının azaldığını ifade ediyor.

 

Hem fiziksel hem de zihinsel esenliğe yatırım yapan şirketlerde; mutlu çalışan, yüksek verimlilik, daha düşük devir oranı, güçlü şirket kültürü ve açık iletişim gibi kritik öneme sahip başlıkların pozitif sonuçları görülüyor. İş hayatının genel mutluluk üzerindeki etkisinin bir hayli yüksek olduğu gösteren araştırmada, sürdürülebilirliğin toplumsal ayağında kurumların rolünün altının çizilmesi gerektiğini belirtiyor.

 

Önce, insan kaynağının sürdürülebilirliği sağlanmalı

 

İş dünyasının, barındırdığı insan kaynağı hacmiyle toplumun sürdürülebilirliği için en önemli aktörlerden biri olduğunu vurgulayan HiDoctor CEO’su Ahmet Bal, “İnsan odaklı sürdürülebilirliğinin ateşleyicisinin zihinsel sağlık ve esenlik olduğu artık bütün araştırmalarda karşımıza çıkıyor.Bu tabloların ciddiye alınıp, iş dünyasının bireylerin hayatından aldıklarını geri verme zamanının geldiği sonucuna ulaşılmalı diye düşünüyorum. Kişilerin vakitlerinin büyük çoğunluğunu iş ve iş arkadaşlarıyla geçirdikleri göz önünde bulundurulduğunda; içinde bulunduğumuz zorlayıcı yüzyılın beraberinde getirdiği küresel akıl sağlığı krizinde kurumlar, farkındalık yaratma, önlem alma, çözüm yolları üretme görevinde birinci derecede sorumlu aktörleri haline geliyor” diyor.

 

HiDoctor’un çalışan sürdürülebilirliği konusunda destek programları hazırladığını kaydeden Bal, şöyle devam ediyor: “İş hayatını toplumdan, toplumu da bireylerden ayrı düşünemeyiz. Kurumlar, geleceğin iş dünyasında var olmak istiyorsa, ‘çalışan esenliği’ni işin merkezine koyup, bireylerin iyi olma halini destekleyecek hizmetleri erişilebilir kılma noktasında birinci derecede sorumluluk almalı. Yani kurumsal hayatta, kağıt kullanımını sınırlama, su ve elektrik israfını önleme, geri dönüşüm gibi çevresel uygulamaların yanında insan kaynağının sürdürülebilirliğini de olması gerektiği değerde gözetmeliyiz ki, diğer tüm adımları tamamlayabilecek kapasitemiz olsun.”

 

BALKAN EKONOMİ HABER AJANSI

 

Tarih: 15-03-2024

FACEBOOK YORUM
Yorum